10 Kasım 2013 Pazar

Uzaktan Bir Mektup Var!

Kuzenim sayesinde bu yaz Koreli biriyle tanıştım, bizde kaldı falan güzel zaman geçirdik. Tabii ben onu soru yağmuruna tuttum. Korece gramer bile anlattırdım o derece yani. :D Ve dün ondan bir paket geldi. Elime ulaşana kadar heyecandan duramadım acaba neler gönderdi diye. Gerçi sormuştu ne istersin diye ben tabii ki de SS501 ve INFINITE'in albümlerini istedim. Ne olursa olsun fark etmezdi. :D Ama SS501 şuan aktif olmadığı için onun albümünü bulamamış. Onun yerine Kim Hyun Joong'un fotoğraf  albümü göndermiş ve her gördüğümde onların yaptıkları takvimlerden ya da günlüklerden istemiştim fotoğraf albümünün yanında günlük de vardı. ^^ Başka bir arkadaşım için de Lee Min Ho'nun fotoğraflarını göndermiş. Gerçekten çok teşekkür ederim! :) Hala onların elimde olduğuna inanamıyorum. Ayrıca kardeşine de çok teşekkür ederim çünkü Teen Top'ın albümü onunmuş ama bana göndermiş :) ve Teen Top grubuna da bayılırım. :D Mektup kağıdına da bayıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Çok şeker ya. :) Bu arada kuzenime de teşekkür ederim çünkü otanıştırmasaydı bunlar olmayacaktı. :) Darısı diğer Kore severlerin başına diyorum. ^^

9 Kasım 2013 Cumartesi

Bozcaada

Bu geziyi yapalı iki ay oldu ama... Çanakkale'deki ilk gezim ve ilk defa bir adaya gidişim. :) Yeni yerleri görmeye bayılıyorum. Bu ada da çok şirin bir yerdi. 1 saat gibi bir süreden sonra adaya vardık. Limanın orda bir kafede kahvaltı yaptık, güzel bir yerdi gezimizin başlangıç ve bitiş nokyasıydı. Gezimize kaleyi gezmekle başladık. Kalenin kapısına gelince aklıma Metonya geldi. :D Kale epey bir büyük. Girişte büyük bir alan var. Yükseklik korkum olmasına rağmen surlara çıktım ki altı denizdi gerçi kara olsa da fark etmez. :D Kalede mezar taşı gibi ilginç mermerler vardı. Aklıma Karayip Korsanlar'ı geldi. :D Ve yine ilginç gelen şey gözetleme kulesi gibi bir yere çıkan merdiven o kadar dar ki sıkışıp kalacağım zannettim, tek ayak sığabiliyor basamağa. Fotoğrafı altta var. Önce Rum mahallesini sonra Türk mahallesini gezdik. Sokaklar, evler çok tatlıydı, restoranların duvarlarında, camlarında süsler falan vardı çok şirindi. İnsanlar artık alışmış kendi evlerinin fotoğraflarının çekilmesine. Kişi orda iş yapıyor biz onun evinin fotoğrafını çekiyoruz, çaktırmamaya çalışıyoruz tabi. Bol miktarda kedi vardı ve onların yüzünden doğru dürüst yemek yiyemedim çünkü alışmışlar kovuyorum gitmiyorlar daha çok geliyorlar. Süs eşyalarına bayıldım çok güzellerdi biraz da pahalılardı turistik yer sonuçta yalnız onların fotoğrafını çekmemişim sonradan aklıma geldi. :/ Gezinin sonunda yine aynı kafeye geldik ve kahvelerimizi içerken yanımdan bir kedi geçti o kadar iriydi ki ben biri geçecek zannettim Garfield'dı resmen. Oturduğumuz yerdeki bölümde bol miktarda deniz kestanesi vardı ayrıca yengeç. Yengeçler fotoğraflarını çekmeye gittiğimde hemen taşların arasına giriyorlar bu yüzden fotoğraflarda zor görünüyorlar ve artık demir alma zamanı gelmişti. :)





























Bu fotoğrafı çekerken çok tırsmıştım. Kalenin içinde boş bir alan.














Bahsettiğim merdiven.




































































Deniz kestaneleri. Başta ne olduklarını anlamamıştım. :D